29 Mart 2015 Pazar

Yoğun Bakım Önü İnsanları

Kalabalıktılar. Daracık olan kapı önüne sıkışmış birbirlerinin hayatlarını soluyorlardı. Bazen inleyerek bazen içlerine çığlıklar atarak ağlıyorlardı. Sessiz sakin ve genelde omuzları düşmüş insanlardı yoğun bakım önü insanları.

Tee 10. kattan hissediliyordu Makbule teyzenin ayak adımları. Kimse fark etmiyordu ama inliyordu acil kapısı. Koşuyordu sanki hayatı 1 adım önünde ondan kaçıyormuş gibi, ona koşuyordu. Sedyenin arkasında bazen afallıyor ama yine de koşuyordu. Koşarken düşürmüştü yaşını, cinsiyetini, sağlık durumunu ve romatizmasını. O koşuyordu arkasından da çocukları. Bankacı olan çocukları.

Makbule teyze yoğun bakım önüne geldiğinde kapı köşesinde yerde oturan bir çocuk vardı. Suriyeli kimseyi anlamayan o çocuk.

Sahi ne olmuştu babasına? Ne diyordu bu beyaz önlüklü abiler? Hangi gün batımında kaybetmişti babası ayaklarını? Ne oluyordu bilmiyordu ama en çok da ne duyduğunu bilmediğini biliyordu.

İşte geliyor siyahlı oğlan tam da saatinde. Yine çayını içmiş dertli dertli. üstüne sinmiş tüm uflamarı, puflamarı. Geçmeye çalışıyor boyundan kısa asansör kapısından. O da sıralandı kapı önüne.

KOŞUN KOŞUN DOKTOR GİRDİ ŞİMDİ İÇERİ

YEMEK SAATİ GELDİ 1 DAKİKA GEÇTİ İÇERİ ALIN ARTIK BİZİ.

HEMŞİRE HANIM, HEMŞİRE HANIM ... 'IN YAKINIYIM NASIL DURUMU? VAR MI BİR İHTİYACI?

Duyduğuma göre hastahanelerde gece inleme sesleri gelirmiş. Canları acırmış duyanların. Asıl can acıtan inlemeler, asıl çığlıklar yakınlardan gelirmiş. Evladını, Karısını-Kocasını, Annesini-Babasını dışarıda bekleyen yakınlardan. Ağlayışları imiş. asıl keder. umutlarının getirdiği hayal kırıklığıymış hüzün.

3. Ameliyathaneden mavi kod alarmı gelince irkilirsin. Uyanırsın yarı ayakta olan hallerinden. Merak gelirken korkuyu da alır yanına. Uykusuzluğun getirdiği uyuklamalar doktor mu diye başını kaldırdığın her an bozulur.

Yeşil parkalı bi kız geldi yoğun bakım kapısının önüne. Babasını buzlu kapının arasından belki bi ihtimal görürüm diye yüzünü kapıya yapıştırdığı an fark etti bankacı kardeşler. Yeni yeni fark ediliyordu solunan hayatlar. Sabahın köründen gecenin yarısına kadar ayn alanda dura dura konuşur oldu tüm yakınlar. Sözcükleri yaktı tüm hastalıklar, hastalar ve onların unutulmayan lakapları. Zaman geldiğinde yardımcı oldular, zaman geldiğinde destek oldular birbirlerine. Sadece onlar mı içerideki hastalarda artık yardımcıydılar birbirlerine. Onlar içeride bizim yakınlar dışarıda desteklediler birbirlerini.

Yine 7 olmuştu saat koşmuştu tüm yakınlar, 3 kaşık çorba verip bi ömürlük yüz görmek için.

Geldi yine yeşil montlu kız aralıktan görecek diye bakmaya çalışıyordu yine. Göremediği için kızmaya başlamıştı yine sağ gözüne. Susardı ama hemen Allah vergisiydi sonuçta. Bekledi kimseye göstermediği bi korkuyla.

Maskelerin arasındaki kelimeler sayesinde gülüyordu her birinin yüzü. Kimisi gülüyor kimisinin üstüne resmen toprak atılıyordu.

Makbule teyze, bankacı kardeşler, Suriyeli çocuk ve bizim yeşil parkalı dizildi sırayla kapıya. Beklenen haber gelmiyor bi türlü. bu insanlar çok önemli bir şey keşfediyor bilmeden: zamanı durdurma. zamanı durduruyorlardı hepsi. 1 saat 1 gün olabiliyor adeta. 

Geldi yine yeşilli kız. Durmuş babasının kalbi operasyonda. Şok cihazları yakmış vücudunu. Kara kara izler canını acıtıyor ve şükürü dile getirtiyor. Herkesin dilinde aynı kelime "şükür ki yaşıyor"

Servise çıkanlar, ameliyathaneye gidenler, kontrole alınanlar bir bir dönüyorlar kendi yollarının köşelerinden

Dikkat edin hastahanelerin önünden geçerken. Görmeyecek ya da duymayacaksınız ama mutlaka hissedersiniz onları. Onlar hep orada kendi hayatlarının acılarına dalarken siz sakince geçeceksiniz yanlarından. Rüzgar oluşacak yanlarında. Bitmeyecek yoğun bakım önü insanları, aynı bu yazının bitmeyeceği gibi.


sürç-i lisan ettiysem affola

Beril





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder