28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bayramdan Acılara

http://www.youtube.com/watch?v=kxVUee4WsoA

Bazı zamanlar vardır , öyle bir şeyle karşılaşırsın ki geçmişe özlem duyarken göğsün sıkışır. Olduğun yerde nefes almaya çalışırsın , gözyaşları gözlerini acıtır. İşte tam böyle bir an şuan. Neden geçmişe özlem duydum bilmiyorum. Belki bayram nostaljisi. Eski bayramlar hep farklı deriz ya , o kadar doğru ki! Önceden birbirlerini tanımayan insanlar bile birbirlerine en samimi duygularıyla gülümser , bayramlaşırlardı. Biliyorum , eminim böyle olduğundan küçükken bayramlarda  hep gördüğüm manzaraydı bu. Ama artık bırakın tanımadığı insanları , tanıdıkları insanları bile kutlamıyorlar.

Eski bayramlar benim için çok sevinçli olurdu. Amcamlar , amcamın çocukları , torunları  , bizim aile hep beraber toplanır babaanneme giderdik. O kadar mutlu olurdum ki o zamanlar.
babaannemi kutlar oradan hemen teyzeme - babaannem ve teyzem birbirine 5 dakikalık mesafede oturuyorlardı - uçardım (tabiri caizse) Son 9 bayramdır falan böyle bir şey olmuyor. Ne zaman başladı bilmiyorum , sanırım babaannem öldükten sonra. Artık amcamlarla gidilecek tek ortak yer mezarlık oldu , oradan çıktıktan sonra da zaten ne halin varsa gör. - amcamları pek sevdiğim söylenemez - Ondan sonra akraba ziyaretlerine pek önem vermemeye başladım. Kimseyi ziyarete gitmedim , bize geldiklerinde odadan çıkmadım - pek asosyal bir tipimdir zaten- 

Ne yalan söyleyeyim gelecekten çok geçmişe takılıp kalan bir kişiliğim var. Geçmişi düşünmekten önümde olanlara odaklanamadığım olur bazen. Ve kimi zaman öyle bir hasret çekerim ki geçmişe , oturduğum yerde çektiğim özlem beni öldürecek düzeye gelir. Zamanın geçtiğini anlamak ise canımı daha fazla acıtır. Çünkü geçmişte bir çok kayıp yaşamak , geleceğe tedirginlikle bakmanı sağlar. Ya onları da kaybedersem? sorusu canını hiç yakmadığı kadar yakar.

Bazen diyorum ki ;  tamam geçmişi düşünme , şimdiyi yaşa! Ama yapamıyorum. Bir insan geçmişte ki güzel şeyleri düşününce mutlu olmaz mı? Evet. Ama ben neden mutlu olamıyorum? Hep beynim de şu düşünce ; '' Tamam güzel günlerdi hem de çok güzeldi ama bir daha istesen de yaşayamayacaksın o günleri'' Ve canım tekrar yanıyor.. Geçmişe takılı kaldım , geleceğe dönemiyorum..



-Aysenur

17 Temmuz 2014 Perşembe

Fırat Budacı

Fırat Budacı'nın Uykusuz'daki "Kendimi Durduracak Değilim"köşesiyle ilişkim biraz garip. Ayın son günlerindeki ofiste sabahlamaca dönemlerinde, günün ilk ışıklarıyla beraber koltuğa uzanıp da "uykudan önce okuması" yaparken ilk tercihlerimden biri "Kendimi Durduracak Değilim". Oradaki karakterleri görmek, Fırat Budacı'nın tespitlerini okuyup gülümseyerek "aha aynı bizim X" demek yorgun zihnime en iyi gelen şeylerden bir tanesi.

İşte tam olarak da bu yüzden, röportaja gitmeden önce kendimi biraz tuhaf hissetmiştim. Beni de gözlemler miydi, birkaç hafta sonra "orta yaşlı dergi editörü o sırada şekersiz kahvesini gereksiz yere karıştırmaya çalışıyordu, fakat"la başlayan bir yazı görür müydüm? Halbuki alakası yokmuş; çok eğlenceli, muhabbeti çok keyifli, her eve lazım tonton gibi, şeker gibi bir adammış Fırat Budacı.

Klasiktir, önce biraz kendinizden bahseder misiniz? Kimdir Fırat Budacı?
Diş hekimiyim ben aslında, 10 yıldır diş hekimliği yapıyorum. İlk defa bir mizah dergisinde Uykusuz'da yazmaya başladım. Hekimlik bütün vaktimi alıyor zaten. Buna ek olarak dergiye 2 tane birden köşe hazırlamanın zorluğu ve gündem takip etme zorunluluğu var hayatımda. Onun dışında çok bir şey yapmıyorum, sürekli bu şekilde geçiyor zaman.
Uykusuz'la yollarınız nasıl kesişti?
Yiğit'le Uğur (Yiğit Özgür, Uğur Gürsoy) benim çok eski arkadaşım. Daha doğrusu Uğur'la çocukluk arkadaşıyız, Yiğit'le de Ankara'da beraber askerlik yaptık; zaten Uğur'la Yiğit eskiden beri tanışıyorlardı. O sıralar mizah dünyasıyla hiç alakam yoktu, Uğur ve Yiğit daha evveliyatı olan insanlar. Ben kitap eklerinde yazdım bir süre, Akşam Kitap'ta ve Vatan Kitap'ta. Ama hiç böyle bir deneyimim yoktu. Penguen'den ayrılma sürecinde kadroya dahil ettiler beni. Sebebini tam olarak bilmiyorum, yazabileceğime nasıl inandılar onu da bilmiyorum ama dahil ettiler. Ben de hayır demedim tabii, hoşuma da gitti. Herhangi bir etkide bulunmadım yani, kendiliğinden gelişti aslında olaylar.

Yazılarınızda sürekli bir gözlem hali var. Gündelik hayatınız nasıl geçiyor? Etrafta olup bitenleri gözlemliyor musunuz? Neyle besleniyorsunuz?
Ya hayır, yapmıyorum. Zaten mesleğim gereği, sabah 10'da başlayıp akşam 8'e kadar çalışıyorum diş hekimi olarak. Böyle bir meslekte sürekli gözlem yapmak çok yıpranmak anlamına geliyor, zaten öyle yaşamak da mümkün değil. Ama -elimden olmadan- gözlem yapıyorum, evet. Bu biraz şeyle ilgili herhalde, çocukluğumdan beri dinlemek ya da bakmak konusunda engelleyemediğim bir dürtüm var. Bunun adını gözlem koymayalım çünkü öyle bir bilinçle yapmıyorum. Yazıları yazarken kullandığın doneler kendiliğinden aklıma geliyor; "şurada şöyle bir şey duymuştum, yapmıştım, seyretmiştim" gibi. Ama özel bir çabayla gözlem yapmıyorum, gözlem yapmak için sağa sola koşturan bir adam falan değilim. Ya da sinema oyuncularının dediği gibi; "fahişeyi oynayacağım, 2 aydır genelevden çıkmıyorum" gibi bir durum yok yani :)

Hikâyeler çoğunlukla kurgu mu yoksa sizin başınızdan geçen şeyler mi?
Genel olarak kurgu diyelim. Anıyı birebir kullanamazsın zaten. Kimsenin umrunda olmaz, senin başından geçenleri kimse dinlemek zorunda değil. Sadece yıllar önce ya da yakın zamanda başımdan geçen bir şey çıkış noktası oluyor hikâyenin. Mekânlar ve isimler de dahil olmak üzere sonraki tüm süreç kurgu. Onların zaten kurgu olmadığını düşünürsek, benim sürekli bira içip eve girmeyen alkolik bir adam olmam lazım. Ama kendi yaşantımla ilgili çıkış noktalarım var tabii.

Yeni tanıştığınız insanlarda -benim gibi- gözlem yeteneğinizden tırsan insanlar oluyor mu :)
Çok fazla röportaj vermiyorum zaten ama o doğru değil gerçekten, öyle bir şey yapmıyorum. "Sen şimdi bizi gözlüyorsundur" durumu bazen aile ya da okuyucular arasında da oluyor. Ama öyle kasıntı bir hayatım yok ya, rahat olun :)

Vitamin İle Mikrop

''İnsan vücudu hasta olunca iki aşığa benzermiş mikroplar ve vitaminler.Vitaminler tek başına yapamaz ama mikropla da duramazlarmış,aynı şey mikroplar içinde geçerli. Bir gün bir mikrop ve bir vitamin vücutta dolaşırken karşılaşmışlar önce birbirlerinden baya korkmuşlar çünkü birbirlerine zarar veriyorlarmış ama sonra mikrop vitamine aşık olmuş. Vitaminde bakmış bu yakışıklı bir bakteri. Ama çekinmişler. Birbirlerine söyleyememişler.
 Günler günleri kovalamış derken bir gün parkta tekrar karşılaşmışlar. Bu arada park insan saçı oluyor.Salıncak teli falan hani.Vitamin salıncakta sallanıyormuş ve mikrobu görmüş. Durmuş bir an da onu ne kadar çok özlediğini fark etmiş. Mikrop da sarılmamak için kendini zor tutuyormuş. Tutması da gerekiyormuş çünkü onlar düşmanmış. Ve o sırada da vücutta büyük bir savaş varmış. Ama onlar durmamış tam da insanın  kafasında sarılmışlar. Birbirlerine ne kadar aşık olduklarını dile getirmişler. Vücut hastalıktan kurtulmuş ama mikrop ve vitaminin bindiği her salıncak kopmaya başlamış çünkü Tanrı onları cezalandırmış.
 Yani aslında saç dökülmesi kötü bir şey değil.İki aşığın birleşme yeri sadece.''

-Çağla Serbest


*


10 Temmuz 2014 Perşembe

Ali İsmail Korkmaz

Kelimeleri neresinden tutup bir araya getireyim bilemiyorum. Yaşadığım hüznü,utancı nasıl anlatayım onu da bilmiyorum.Sen o son tekmeyi yerken bizlerin evlerimizde oturmasını nasıl açıklarım bilemiyorum. Elimden sadece bu geliyor demek bile insana kendini kötü hissettiriyor.Yaşanılan acıyı ve hüznü tarif edemiyorum.Bugün kelimelere söz geçiremiyorum. Affet bizleri mi demeliyiz? Yoksa seni orada bıraktığımız için bizi görmezden gelmeni mi beklemeliyiz? Koskoca bir yıl olmuş kayıp giden. Güleceğin,ağlayacağın,dans edeceğin,özgürlük kokacağın. Almışlar elinden özgürlüğünü,yaşama hakkını.Almışlar koskoca gençliğini.Ve sen sadece ''vurmayın,ölüyorum''diyebilmişsin.
 Sen gideli tam 1 yıl oldu Ali İsmail. Ama çoğu şey bıraktığın gibi. Ülkemiz yine adalet yoksunu,zincirlere dolanmış bireyler ve sesini çıkarmayan milyonlar.
 Sen gideli tam 1 yıl oldu Ali İsmail.Onlar sana bir vurdular biz binler olarak kalktık.Onlar sana tüm güçleriyle tekme attılar biz onlara kelimelerimizle karşılık verdik.Senin çemberin içinde değişiklikler olmadı değil.Milyonlarca kardeşin,ablan ve ağabeyin oldu.Kokunu alan ve almaya da devam edecek bir annen var her şeyden önce.Bizi soracak olursan dediğim gibi buralar böyle işte.
 Sen gideli tam 1 yıl oldu Ali İsmail.Onlar sana vurdular.Sen ''velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim'' dedin.Anlamadılar,anlayamazlar.Şimdi dilim varmıyor katillerin hala cezasını çekmiyor demeye. Hala ''özgürce''dolaşıyor demeye.Hala ''onun Ali İsmail olduğu ne belli'' diyebiliyorlar.Onlar koskoca 19 yılı devirdiler ama kendi ölen insanlıklarının farkına bile varamadılar.
 Sen gideli tam 1 yıl oldu Ali İsmail. Bugün yine senin içinde avukat olacağım dedim.Sen adalet kavramı mı farklılaştırdın çünkü.İleride o insanların yakasından düşmemek için de avukat olacağım dedim.
 Şimdi hangi kelime anlatır ölümsüzlüğü? Hangi kelime anlatır tanımadığım ama özgürlük kokan bir insanı,ağabeyi.Bilmiyorum.Senden bizi affetmeni istemem ne kadar doğru bilemiyorum ama bizleri affet.O son tekmeyi engelleyemediğimiz için,adaletsizliğin önüne geçemediğimiz için bizleri affet Ali İsmail.

-Özlem

8 Temmuz 2014 Salı

bu bir metafor

    http://www.youtube.com/watch?v=kxVUee4WsoA

    Bazen size de olur mu? Bir şarkı dinlersiniz , film izlerseniz ve ya bir kitap okursunuz ve ne zaman o dinlediğiniz müziği tekrar dinleyip ne zaman filmi tekrar izleseniz ya da kitabı tekrar okusanız sizi ilk yaptığınız zamana döndürüp boğazınıza bir düğüm attığı oluyor mu?
Geçen sene yine bu zamanlar okuduğum bir kitap vardı. Çoğunuz bilirsiniz 'The fault in our stars' yani bizim mükemmel çevirmenlerimizin çevrimleriyle
'aynı yıldızın altında'. Kitabı elime aldığımda okuduktan sonra kitaplığa koyup unutacağımı düşünüyordum. Öyle olmadı. Bu sene tam da geçen sene kitabı
ilk okuduğum zaman da hayal ettiğimin çokta ötesinde olan bir şekilde beyaz perdede izledim. Açıkçası filme bir önyargıyla girdim çünkü filme uyarlanan
kitapların ne hale geldiğini hepimiz biliyoruz. Biraz değil baya değiştirilmiş bir halini sunuyorlardı bize. Önyargılarımı cebime koyup arkadaşlarımla
biletlerimizi aldık sonra başladık film saatini beklemeye. Salona aldılar bizi , fazla kalabalık olmamasını umarak salona girdik ama salon doluydu. - maalesef -

    Işıklar söndü ve film başladı. İnsanın kitabı okurken gözünde canlandırdığı her şeyi birden karşısında görmesi inanılmaz bir duygudur bilirsiniz. Arkada yiyişen çifte
aldırmayacak kadar filmin büyüsüne kaptırmıştım kendimi. Sonra sonra fark ettim , kitapta geçen repliklere eşlik ederken dudaklarım cebinden tek tek akıp gitti tüm ön yargılarım.
Sizinle sevdiğim bir kaç repliği paylaşmak isterim.


 
"Belki peki bizim sonsuza dek'imiz olur."



 
"Düşüncelerim bir araya getiremediğim takım yıldızları gibi."
 
 
 
''Dünya, '' dedi ''bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil.''
 

 

Neyse , film bitti , ışıklar açıldı. Gözlerimde yaşlarla salonda ki insanlara bakarken yan sırada oturan kızla göz göze geldim. Onun da gözleri benim gibi yaşlıydı ve biz birbirimizi hiç tanımamamıza rağmen birbirimize o kadar içten ve güzel bir şekilde gülmüştük ki ben işte tam o anda anladım , insanların birleşmesi için ille de birbirlerini tanımaları gerekmez , ortak bir filmde , kitapta , şarkı da elbet buluşulur. Daha nice nice kitaplarda , filmlerde ve şarkılarda buluşmak dileği ile.

Bu da o günden bir hatıracık ;
Not : Tufan dışındakiler gözyaşlarıma eşlik etmiştir. Sizi seviyorum...




Sevgilerimle , Peki.







5 Temmuz 2014 Cumartesi

*

 

'' Gemilerin yol alması için bir kase su bile yeter..  
  Ve gerçekten inanırsanız , kağıttan kuşlar bile kanatlanabilir.. ''
 
 
 

4 Temmuz 2014 Cuma

Ah İnsanlar Vah İnsanlar Vol1

Toplumumuzdaki gözlemlediğim insan tiplerini yazmak istiyorum bugün.Bakalım o ötelediğimiz insanlar aslında kimlermiş.
1) Ben Yaptım Olducular
Böyle bir ırkımız var ki aman düşman başına dostlar. Bu tür de kadını da var erkeği de var. Ama ikisi de hiç çekilmiyor be kardeşim.Biz bunlara halk arasında ''kendini beğenmiş'' falan da diyoruz.Hani bunlar öyle bir ırk oluşturmuş ki '' o öyle yaptı ama aslında benim sayemde abi yaa'' ya da ''messi asist yapmasaydı o golü atamazdı o'' heh bakın kendi yetmiyor bir de başkası adına da konuşuyor bu tipler. Veya hep gördüğümüz ablalar,ablalarımız. ''her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır'' Heh he işte tam ben.Benden bahsediyor benim o bayaan.
2)Her Şeyi En İyi Ben Bilirimciler
Bu grupta insanı canından bezdirir.Onların her konu da bir fikri vardır.Her konuya söyleyecek iki çift lafları hiç bitmez.Onlara kalsa her şeyi en iyi onlar bilirler.'' a ah bana sorsaydın ya ben sana söylerdim''.Bu insanlar insanı zıvanadan çıkartıyorlar.Her şeyi ben bilirim,ben yaparım.Onlar için muhabbetin o kadar da önemi yoktur zaten.Bu dünyaya geliş amaçları sadece her konu da ''ben bilirim en iyi ben bilirim''demektir.Bir de işin en kötüsü aslında sadece boş konuşmalarıdır.
3)Ana Tema Benimciler
Ya bu gruba dahil olan insanlara bencil mi demek gerek yoksa ellerinde olmadığını düşünerek bir şey dememek mi gerek inanın hiç bilmiyorum.Bu tür insancıklar ile gidersiniz bir yere aman başladınız bir kere konuşmaya iyi güzel her şey.Sonra bunlar ortama bir ısınır ki aman yarabbi.Pardon az önce kendinden bir şey mi söylüyordun? He o bitti unut arkadaşım sen o işi.
-Abi böyle bir derdim var ne yapsam ya?
+Ya bana da oldu geçen ama nasıl oldu bak;(Asla susmadı)
4)Yanlış Yaptığını Asla Kabul Etmeyenler
Of en sevmediğimden.Nasıl cümlelere dökeyim diye boş boş bakıyorum klavyeye.Çünkü bunlar yani bu insancıklar adeta bir cumhuriyet kurmuşlar ama öyle böyle değiller okur ya.Bildiğin tahmin ettiğin gibi falan da değil.Bu gruptakiler 2.gruba dahil olanlarla büyük ihtimal akrabalar ya da aynı insanlardır o kadarını bilemiyorum.Ama bunlar şimdi bir konuya dahil olur bir bilgi söyler ''hayır,doğrusu böyle''dersin asla kabul etmez.Anlamsız bir tartışmaya girer.Seni canından bezdirir.Sonunda dersin ki '' tamam yeter ki sus sen biliyorsun''
5)Yaaaaaaa Berke can Bana Böyle Yazdıcılar
Kızlar,kızlarımız. Ah be pelin su. Berkacan sana öyle yazdı diye sana deliler gibi aşık değil.Ya da sana belinden sarıldı diye evlenmeyeceksiniz.At cevabını kurtul kızım aş artık bunları.Ama olmaz bu türde ki kızlarımız gelen mesajı telefon rehberindeki alakalı alakasız herkese söylerler.Cevap atarken de ayrı bir merasim tabi.He sonuç mu? Berke can öldü herhalde o arada.
6)Bana Fark Etmezciler
TÜKENDİM bunlardan.Herkesin tamam bakın herkesin zaman zaman kendinde yaşadığı bir durum bu. Bilirim,anlarım.Hele benim gibi kararsız bir insansanız hiç bulaşmak istemeyebilirsiniz.Ama bazı insanlar bunu meslek haline getirmişler
-Şurası nasıl
+Fark etmez
-Peki burası
+fark etmez ya sen seç
Hadi bir kızımız bunu dedi.Belki de senin seçtiğin yere gidelim diyor ama erkekler..... Felaket,tükendim
7)Aynen Aynenciler
Ya umursamaz mı diyeyim,bizi takmıyorlar mı diyeyim yoksa en ağırından bizi dinlemiyorlar mı? Adamları alıyorsun karşına diyorsun böyleyken böyle sence ne yapmalı? Senin suratına gerilip bir tane ''AYNEN YA AYNEN CANIM'' lan aynen ne? Ne demek aynen? Bir şey söyle insafsız iki çift laf et de sevineyim.
8)Bendee Bendeeeeciler
Bunlar genel de yaş grupları küçük olan insanlar.Hani bir şey konuşursun ya tam böyle hararetli araya bir tane maydanoz ''Yaaaa neymiş neymiş bana da söyleyin'' dersin ki ''dur anlatacağız bir şey konuşuyoruz'' Yok allah yok asla susmaz. Ne olduğunu öğrenene kadar da yakanı bırakmayacak.Geçmişler olsun sizlere.

Evet bir gözlem yazımın daha sonuna geldik.Ama bu bir veda bir elveda değil.İkinci kısmı yine görüşmek üzere a dostlar.
-Özlem

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Özgürlük Yolu

 



     Hayatınız boyunca bir amaç düşündünüz mü? Ne için burada olduğunuzdan tutunda ne yaptığınıza kadar uzanan? Hadi ama açık edin kendinizi en az bir kere bile olsa bu tarz bir soruyla karşı karşıya buldunuz kendinizi. Yakaladım!

    Bir çok sorum bir çok bıkmayacağım hayalim vardı,var. Öylesine güzeller ki görmeniz lazım. Tabi benim hayallerim sizinkilerinin yanında önemsiz kalır çünkü herkesin hayali en güzeldir. Bence en güzeli de bu 'Herkesin hayalinin en güzel olması' o vakit bir ton en güzel hayallerle kaplı dört bir yanımız. 
  
           Şimdi lütfen rüyam için bir adım öne!
Bir rüya gördüm ki gördüğüm başka rüyaların imrendiği..
Bir rüya gördüm ki uyandığımda ağlayarak teşekkür ettiğim.
Bir rüya amanın ne rüya!

Bu kadar anlatmaya o rüyayı gizlemek suç sayılmalı ama affınıza sığınmaktan başka çarem gelmemekte sadece şunu söyleyeyim ne bir olay örgüsüydü bu rüya ne de saçma romantizm şeyleri. Hepsini; taşkın bir gölün, tutunmaya çalışan kayalıklara yaptığı gibi sarstığı bir rüya idi. En güzeliydi. Ve tek kelime idi. 
                      'ÖZGÜRÜM! İŞTE SONUNDA ÖZGÜRÜM!
    sonra ellerimi havaya kaldırdım ve -işte sonunda özgürsün beril!. Dedim kendi kendime.
Özgürdüm dostlar bir kuş kadar özgürdüm..

Hayatım boyunca en büyük hayallerini gerçekleştiremeyecek biri olarak bulurdum kendimi. Lakin bunun nedeni imkansız olarak görmekten değildi. Sahi oralarda hayalinin imkansız olduğunu düşünen biri var mı? gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Etrafında ki imkansızlıkların nasıl olduğunu hiç mi görmedin? Bizler insanoğluyuz, bizler imkansızı elde etmiş biçimleriz. Bizler başarmış insanlarız. Yaşamayı başarmış, ağlamayı başarmış, konuşmayı başarmış, başaramadığı şeylerin üstesinden gelmiş insanlarız. Bizler cennet ve cehennem arası seçimi yapabilecek zekada yaratılmış varıklarız. Bizler kul olma yolunda her şeye göğüs geren insanlarız. Etrafına bak bu dünya bizim gibi yaşam sahibi olanlar için. Bu dünya bambaşka varlıklarla ortak yaşam alanımız için. Bu dünya tercihlerimiz için, iyiyi seçme - kötüden yararlanma tercihimiz için. Hepimiz varız, nefes alıyoruz ve hayal kuruyoruz.. Hadi ama o hayalin mutluluğunu hissedemiyor musun hala?  Elimizde ne var geçmiş mi? gelecek mi? Hayır tam şuan. Şuanımız dışında hiç bir şeyimiz yok. Şuan o hayalin içinde değilsen bırak gerçekliği, kapat gözlerini ve aç o kapıyı. Bak gördün mü işte senin hayal dünyan. hisset adeta gerçekmişcesine. Gözlerini açtığında orada değil diye üzülmek yerine her gözümü kapattığımda orada diye sevin. Hayalin hala mı imkansız?

Benimde asla olmayacak diye baktıklarım vardı. Nedeni ise sevdiklerimdi. Benim engelim dostlar çok sevmemdi, onlardan ayrı kalmaktı. Ya hasretim ağır basarsa hayalime diye düşündüm hep, ya tam mutlu olmazsam diye. Derken bir şey fark etim orada bir yerde bir rüya beni bekliyordu. Usulca bana gülüyordu. Fark ettim ki ben bunu yapmalıyım yoksa nasıl ben olacaktım ki. Nasıl o çılgın ve cesur Berili gösterecektim ki. Aile, Dost, Hayvan, Doğa sevgimi nasıl haykıracaktım. Elimde sadece şuanım vardı ve ben de yapabileceğim en güzel şeyi yaptım. Şuan onların yanında oldum. Belki bir gün belli bir süreliğine gitmek sorunda kalırsam keşkelerim olmayacak. Hasretim bana diyecek ki 'sakin ol evey yakında yine onlarlasın ama elinde olan şuan ve tamda şuan kendini bulmaktasın'

Çok sevdiğim Ali hocacığımla konuşurken de fark etmiştim bunu bana demişti ki 'Uzaklaşmazsak başka güzel şeyleri kaçırmaz mıyız?' 

 Her ne kadar dışarıdan öyle gözükmese de ben hep sevdiklerini yanında taşıyan biri olacağım işte emin olduğum bir başka konu. 

Orada bunu okuyan biri var biliyorum. Tam orada belki sevmediği bu yazının artık bi sonu gelsin diye okumaya devam etmekte, belki de aksine güzel bir gülümsemeyle bakmakta belki bambaşka bir şeyi düşünüyosun, bunların hiç biri değil. Önemli değil sadece tek şey istiyorum bu yazıyı her hangi birine okutmanı ya da ilk kez bir yerde okumanı. Tanımadığın birine, daha önce hiç gitmediğin bir yer belki ne olursa tek istediğim tanımadığınız biriyle bir şeyler paylaşmanız, her hangi bir yerde ilk anınızın bir hayal olması. Eğer bu uğraşa girerseniz çok minnettar olurum. ben mi? Ben bir gün o yolculuğa çıkacağım ama şuan bir el bekliyorum. Tanımadığım bir el. Yardımcı olacak bir el. Bir yolculuk arkadaşı belki.. Belki de sadece pusulam ve ben. Beni anlamışsanız önceki yazılarımdan yalnızlığı sevmekten korkmayan biriyim. Eğer yalnızsak bununla mutlu olmaktan başka bir şey gelmemeli çünkü insan kendini sevdiği sürece yalnızlık son derece huzurludurda.. Uzun lafın kısası belki yalnız belki bir sağ kol ile gerçekleştireceğim bir hayalim var ve size söylüyorum bir gün son yazımı yazacağım sizlere. Belli bir süreliğine..

Teşekkürler Christopher Mccandless. Her zaman hayalimin temelinde olacaksın, pusulam olacaksın. Teşekkürler.

Saygı ve Sevgilerimle
Beril..