16 Mayıs 2014 Cuma

Soma - Cinayet

     Bugün Hocamızın tahtaya yazdığı bir cümle ile yazabildim şu yazıyı. Cümle şuydu  'hayat bazen bir can sıkıntısıdır çünkü..' 
 Farkındalık kelimesi yorucu geliyor insana. kararmadan önce oysa ne de güzeldi gökyüzü. Ölümler, doğumlar, acılar var olduğu sürece sıkıcı gelecek farkındalık. 1..2...3... Yüreklerimiz o kadar üzülecek ki sevmeye yorulacak bazen.
     Canımız yanacak, kömüre dönecek. Bir ev değil, her ev hissedecek. Gün gelecek duygusal hissettiğimiz bu karanlık resmileşecek. Babalarımız, kardeşlerimiz, ekmek parası için çalışan işçilerimizi özleyeceğiz mesela. yanıcaz, kor olucaz bu acı hasretle. Öyle ki sıkılmaya vaktimiz kalmaycak. Sürekli olarak hissettiklerimiz o kadar ağır basacak ki hissetmeye gerek duymadığımız duygular olacak.10..11..12... 
     Açlık olacak, yoksulluk, acı dolacak, Toklar aç hissedecek kendini.
     Sıkıntıdan değilde bir ümitle geçecek saatler. Haber istenecek, yollar gözlenecek. Yüzlerde ki karanlık zamanla tek tek düşecek kalplere. 24...25...26.. 
Kapıdan kapıya koşarken hissetmeyecek insan sıkıntıyı. Cesetlere.. hayır. Yüzleri siyah nurla kaplı cansız bedenlere bakılacak, aranacak, sorulacak. 67..68...69...
    Siyah giyilecek zevkten değil kederden. Acıyı belirtmeyi istediğinden.
 Kader diyecekler buna bir daha kararacak yüzler, ki bazılarınınsa insanlığı kararmakla kalacak sadece.
   Bir ibllis gösterecek yüzünü sinsi sinsi gelecek, yardım eli gibi gözükürken yumruk olarak inecek o el. susturmaya çalışacak oysa ki insanlar susarak acılarıyla anlaşacaklardır.

128...129...

223..224...

253...254..

Ana olmayanlar ana hissedecek kendini, ağlayacak hiç görmediği çocuğuna. Sıkılmaya vakit kalmayacak usta.

Yüreğimiz dopdoluyken beynimiz boş kalmayacak..

290+.... 290+.... 290+.... 76 milyon... Tüm insanlık...

Neyzen Tevfik’in dörtlüğü sanki Evren’den Erdoğan’a uzanan süreci anlatıyor: 
“Türkü yine o türkü/Sazlarda tel değişti/ 
Yumruk yine o yumruk/ Bir varsa el değişti.”
İyi oldu bu değişim: 
Eski Türkiye”, modası geçmiş bir dipçikle yönetiliyordu. 
Yeni Türkiye” copla, tekmeyle, tokatla yönetiliyor. 
Diktatörlüğün fıtratında var çünkü bu... 
İtiraz sevmiyor, protestoya dayanamıyor. 
Önünde el pençe divan durulmadı mı, öfkeleniyor, saldırganlaşıyor. 
Ama milletin gözü açıldı; o diklendikçe halk da dikleniyor. 
Üniversiteye gidiyor, talebe ayağa kalkıyor. 
Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor, hukuk karşısına dikiliyor. Danıştay’a gidiyor, hataları bahsi açılıyor. 
Konuğu geliyor; demokrasi dersi dinliyor. 
Maden bölgesine gidiyor, yuhalanıyor. 
Kendi kabarttığı öfke dalgası, tehlikeli bir şekilde kendisine yöneliyor. 
O mukadderattan kaçmak için, “İnlerine gireceğiz” dediklerinden bir esnafın marketine girip saklanıyor. 
Orada da yüzüne yüzüne hesap soruluyor. 
Çaresiz, tokatı konuşturuyor.
O TOKAT HEPİMİZE \ Can DÜNDAR






































                                              


Korkmuyor musunuz” diye sormuştum Zonguldak’ta bir madenci ağbime. “Korkup da napacan” demişti, “korkuyla yaşanmaz ki.”Kocaman harflerle ‘önce güvenlik ’ yazıyordu önünde konuştuğumuz duvarın üstünde.Önce düşük maliyet.Önce yüksek kâr.Önce maksimum kapasite.Önce karanlık .Önce sessizlik.Önce duman.Önce ölüm.Şimdi kriz masalarında kifayetsiz bir telaş.Hiçbir yaraya derman olmayan başsağlığı mesajlarımız, gözyaşlarımız.“Çizmelerimi çıkarayım mı” diyor mahşerin ortasında çok yüksek kapasiteli bir kalp sahibi,“Ambulans kirlenmesin.” Bir de temizlik maliyeti eklenmesin masraflarınıza benden ötürü.Hadi şimdi gider pusulasına yazın kardeşlerimizin vasiyetlerini.Vergiden düşün babasız kalan çocukların acısını.Soğuk rakamlar üzerinden bir hayat kurun karanlık ve ıslak maden dehlizlerinde.Bu işin sorumlularını affetmeye hiçbir kulun gücü yetmez. Bunu ancak Yaradan yapabilir.Allah sizi affetsin.Çıkarın o pahalı çizmelerinizi.Dünya daha fazla kirlenmesin.
        Yılmaz ERDOĞAN - ÇİZMELER













tüm yaşananlar yetmezmiş gibi sağ kalan işcilerimiz tehdit edilmekte, dayak yemekte, ağza alınmayacak küfürler duymakta. O analarımıza dava etmesin para teklif edilmekte.. Hepimizin yüreği yandığı şu günlerde birileri yine kendini aklama, söz geçirme derdinde.

'Bu bayram iyi hasılat yaptım :) karşı komşumuz cevat amca bile para verdi inanabiliyor musun? arkadaşlar kız kaçıran, çikolata, patlangaç, mantar tabancası için bütün paralarını harcadı valla. hatta mehmet tam dört top alıp hepsini patlattı. ben sadece 2 lira harcadım günlük. okul açılırken defter, kalem, silgi paramı ben çıkarıp verince annem babam çok şaşıracak. yüzlerini imdiden görür gibiyim.' -Hüseyin'in günlüğü \ 28 Temmuz 2013


'Bugün bir şey yazmak istemiyorum aslında. sınıfımızda selim vardı ya. babası babamla aynı madende çalışan, bugün babası... babam sürekli ağlıyor, çok arkadaşı madende şehit olmuş... Şehit ne demek ki? -Ferhat'ın günlüğü \ 4 Ekim 2013


'Canım kızım diye severdi beni.. Annem şimdi bir yandan ağlıyor bir yandan 'yetimim' diye sarılıyor bana. Annemde sıcak ama babamın kınalısıydım ben, şimdi annemin yetimimi oldum?  Babam  hiç mi yok artık? hiç?... -Azra'nın günlüğü \ 14 Mayıs 2014

#soma #işkazasıdeğilcinayet #kazadeğilcinayet

-Beril.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder