5 Kasım 2013 Salı

Mutluluk Ülkesi Yolculuk Rehberi

  Selam sana Mutluluk Ülkesi'nin cesur yürekli kaşifi! Şimdi sana bu olağanüstü ülkede karşına çıkacak bazı önemli uğrak noktaları hakkında bilgiler vereceğim. Fakat unutmamalısın ki bilgi,Mutluluk Ülkesi'ndeki yolcuğuluğun da sadece bir yere kadar yardımcı olabilir,onu bütün bütününe tanıyabilmek,zirvelerine tırmanabilmek,güneşiyle içini ısıtmak,ağaçlarının altında gölgelenebilmek,olgun meyvelerinin tadına varabilmek ve serin sularında kana kana içebilmek için esas iş aklına,sezgilerine ve yüreğine düşecektir.
  Mutluluk Ülkesi,sevgili yolcu,bir adadır;bu nedenle de oraya yüzerek ulaşman gerekmektedir. (hayır sevgili yolcu,bu adaya herhangi bir deniz ya da hava taşıtıyla mobilize olman pek mümkün değil).Aşman gereken denizin ası ise Acılar Denizi'dir.
  Sen kutlu insan,belki bugüne kadar hep içten içe insanların başlarına gelen felaketleri hak ettiğine inandın.Bunu yüksek sesle dile getirmemiş olabilirsin elbette.Ama o sokaklarda o saatte gezen birini gaspa uğramasını,on dakikada bir sigara içen birinin kansere yakalanmasını,hatta fikirlerine az çok sempatiyle yaklaştığın devlet karşıtlarının kurşunlanmasını dahi bir ölçüde normal kabul etmedin mi?
  Dur yolcu! Hoşuna gitmeyen birkaç söz duydun diye hemen bu rehberi çöpe atma.Niyetim seni yargılamak ya da herhangi bir dava uğruna kendini feda etmeni istemek değil. Sadece bir düşün istedim. Hep sana karşı katılığından yakındığın hayata acaba sen gereken yumuşaklıkla yaklaşabildin mi diye... Düşün;çünkü Acılar Denizi'ni kulaçlarken karşılaşacağın azgın dalgalar,fırtınalar ver her biri diğerinden öldürücü derin deniz şeytanlarıyla boğuşurkeni elinde vicdanından başka silahın olmayacak.
  Hasbelkader,ey yolcu,Acılar Denizi'nde boğulmadan Mutluluk Ülkesi'nin boylu boyunca bir dantel gibi uzanan kıyılarına ulaşmayı başarırsan,önünde upuzun bir yol göreceksin.Bu Sabır Yolu'dur.
  Sabır Yolu'nda ilerlerken bazı yol ayrımlarıyla karşılaşacaksın. Az ya da çok gidilen,hangisini seçtiğini bir önemi yok,sevgili yolcu. Kafana göre takıl. Her durumda uzun bir yolculuk olacak bu. Karnını bitki kökleriyle doyurup susuzluğunu yağmur sularıyla giderirken,bir yere varmayı umut ederek yürüyecek,yürüyeceksin. Yolda aklına pek çok şey takılacak. Öyle mi,böyle mi diye düşündükçe,bütün sorunların aslında aynı tek bir soruya dönüştüğünü fark edeceksin: Neden? Soru kendini yanıtladığında ey şanslı maceracı,acın dinecek. Ve sen her şeyden umudu kestiğin,ama zaten artık umuda da ihtiyaç duymadığın o noktada yolun sona erdiği ve karşında aşılması gereken,kocaman bir tepe durduğunu fark edeceksin.Bu,Sevda Tepesi'dir.
  Sevda Tepesi'nin yamaçları dik,toprakları çoraktır.Gündüzleri kavrularak,geceleri iliklerine kadar titreyerek,aç ve susuz günlerce tırmanacaksın. Yolda bazı tavşan,keçi ve çakallarla karşılaşacaksın. Bunların tümü karşı yönden,yani senin gitmeye çalıştığın yerden geliyor olacak. İfadelerinden dehşet,öfke ve hatta nefret okuyacağın bu yaratıklar,sende tuhaf bir nostalji duygusu yaratabilir. Fazla takılma. Onların tepeye tırmanırken tavşan,keçi ya da çakal değil,tıpkı senin gibi insan olduklarını bilmen yeterli. Sadece artık hak ettikleri surete bürünmüşlerdir. Zirveye vardığında şöyle bir nefeslenip çevrene bak. Tepenin diğer tarafından geldiğin yönden çok daha dik olduğunun,hatta buranın düpedüz bir yar olduğunun ayırdına varacaksın. Korkma. Otur ve Mutluluk Ülkesi'ni kuş bakışı görmenin tadını çıkar. Yüreğin o güne kadar hiç tanımadığın,bambaşka bir duyguyla titreyene kadar kal orada. Kendini yaşama ve ölüme aynı derece hazır hissettiğinde ayağa kalk ve yara doğru bir adım at. İşte kendini bıraktığın o boşluk Aşk Uçurumudur.
 Alper Canıgüz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder